Bedenden Sonra Ruha Ne Olur?
16 Şubat 2023
Sesli dinlemek için tıklayın

Sayfayı ziyaret eden kişi sayısı

748

Ruh Tanrı ile nasıl bağlantılıdır? 

Bedene nasıl girer ve bedenden çıktıktan sonra nereye gider?

Eski bilgeler, ünlü Tibet Ölüler Kitabında bu soruları cevaplamak için ilk girişimlerini yaptılar.

Ölüler kitabına göre ruh, yeni bir bedene girmek için 49 gün bekliyor.

Beden sadece bir kabuksa, ruh nereden gelir? Özü nerededir?

Bu; psikanaliz veya hipnoz kullanarak ortaya çıkarılabilir. Bazen beklenmedik bir anda da ortaya çıkabilir ve bu şekilde daha önce nerede olduğumuzu hatırlarız. Başka olasılıklara rağmen beyinde geçici yerini bulur. O olmadan hayat olmaz. Çok eski zamanlardan beri insanlar bir insanı canlı kılan şeyleri arıyorlar. Nefes mi derdiniz? Mantıklı.

Sonuçta ölüler nefes almıyor. Bu tür düşüncelere dayanarak birçok ülke göğsüne, karnına, başına, vücudun solunumla ilgili kısımlarına bir ruh yerleştirdi. Ama kan olmadan hayatın bir anlamı var mıdır? Eski Yahudiler kanı, ruhun taşıyıcısı olarak nitelendirmişlerdi. Yehova'nın Şahitleri hala aynı görüştedir. “Her bedenin ruhu onun kanıdır” (Lev. 17:14), İncil'e atıfta bulunurlar. Ve kan transfüzyonuna karşılar, başka birinin ruhunun bir kısmının kan ile aktarılacağına inanıyorlar.

Eskimolar; servikal omurgaya (boyun bölgesi) darbe alındığında bunun ölümle sonuçlanabileceğini bildikleri için ruhun orada olduğunu düşünürler.

Bazı nedenlerden dolayı, Babilliler kulakları bir hayati organ olarak gördüler bu yüzden ruhu orada düşündüler.

Modern insanların tek bir görüşü yoktur.

Lübeck üniversitesindeki Alman psikologlar tarafından ilginç gözlemler yayınlandı. 7 ila 17 yaş arası bir grup çocuğa, ruhun gerçekten var olup olamayacağını sordular.

Yaşı büyük olanlar "Her yerde." cevabını verdi ve alınlarından dizlerine kadar bir alan gösterdiler. Orta yaşlardakiler başlarının etrafından bir daire çizdi. Ama en küçükleri, kalbin hemen solunda bir yeri parmakla işaret etti. Cevapların bir çoğu bu yönde idi, sadece bazı çocuklar solar pleksusu veya gözleri seçti.

Ruh belki de hâlâ kalptedir, gerçekten de toplum bilincinde, 'ruha’ sahip bir kişi, samimi biri ile aynıdır.

Bilim son yıllarda "kalp" hipotezinin şok edici bir onayını aldı. Detroit'teki Sinai Hastanesi'nde bir psikiyatrist olan Paul Piersell, nakil yapılan 140 hasta ile röportaj yaptı. Bulduğu sonuç şöyledir; ruhumuz, tüm incelikleriyle birlikte beyinde değil, kalptedir. Programlanmış bir kişiliği vardır. Ve beynin aktivitesini kontrol eder, tersi olamaz. Piersel, duyguların, korkuların, hayallerin, düşüncelerin hücrelerde kodlandığına inanıyor. Transplantasyon sırasında özü ruh olan bu "hücresel bellek" başka bir kişiye geçer. En azından kısmen.

41 yaşında bir erkek hastaya, bir tren kazasında ölen 19 yaşındaki bir kızın kalbi implante edildi. Ve sanki birbirlerinin yerini almışlardı. Şiddetli mizaç, keskin hareketler, hayata çılgınca ilgi, bundan önce onun için alışılmadıktı. Gerçekten de çocukluğundan beri yavaş ve akıllı bir şekilde büyümüştü..

Ruh kendini hissettirir mi?

1915'te, ruhun ağırlığını belirlemeye çalışan Amerikalı doktor McDougall tarafından bilimsel bir deney yapıldı. Deneyin amacı, bir kişi öldüğünde kilo dalgalanmasını yakalamaktı. Ölçümler ruhun 22.4 gram ağırlığında olduğunu gösterdi. Bununla birlikte, daha doğru ölçüm cihazları kullanan modern araştırmacılar başka rakamlar da aldılar.

Doğal Bilimler Doktoru, Litvanya Bilimler Akademisi Yarı İletkenler Enstitüsü'nden Eugenius Kugis, ölüm anında bir kişinin 3 ila 7 gram kaybettiğini buldu. New York Üniversitesi'nden araştırmacı Lyell Watson’ın deneylerinde ölüler 2,5 - 6,5 gram daha hafif tartıldı.

Uyku sırasında da benzer bir şey kaydedilir. İsviçreli bilim adamlarının yaptığı bir deneyde 23 gönüllü ultra hassas tartım yataklarına yattı ve uykuya daldı. Bir kişi gerçeklik ve uyku arasındaki çizgiyi geçtiği anda, 4 ila 6 gram arasında kilo kaybetti.

Tibet Ölüler Kitabı şöyle der; Ölümden sonra ruh her şeyi görür ve gerçekleştirir, fakat olanları başkalarına aktaramaz. Akrabalarını ve tanıdıklarını daha önce gördüğü gibi görür. Hatta onları duyabilir, kendi vücudunu gözlemleyebilir.. Sonra ruh, ışık ile buluşur, korku veya sevinç olmadan… Ölen kişi, hayat boyu yaptıklarını gördüğü belirli bir aynaya bakar. Bu anda, ruh geçmiş dünyevi varlığının gerçek amacını anlamaya başlar. Sonra ruh 49 gün boyunca yeni ve bilinçsiz bir doğum beklentisiyle yaşar.

Kıtalar, yerler ve aileler tekrar doğacak olan ruha açılacaktır. Tanrı bir programcı ve ruhlarımız onun programları mıdır peki? Ruhun, aslında kişiliğimizin ortamlarda kaydedilen bilgiler olduğu teorisi vardır. Peki hangisi?

Bilim adamları gelecekte, bilgi işlem sistemlerinin gücünü ve hızını daha yüksek bir seviyeye çıkarmalıdırlar. Şimdi bile çok küçük bir hacimde büyük bir bilgi akışı sağlanabilir. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden bilim adamı Seth Lloyd, kuantum bilgisayarlarının evrendeki tüm parçacıkların dahil olacağı en güçlü cihaz olacağını iddia ediyor.

Lloyd: "Ya Evren başkasının bilgisayarıysa?" Diye düşünürken, bizim de dahil olmak üzere içindeki her şeyin hesaplama sürecinin bir parçası ya da ürünü olduğumuzu da düşündü. Yani bir yerde bir Programcı olmalı!

Lloyd'un bilgisayar mantığından sonra, başlangıçta sadece ruhun sadece kişiye değil, bir programa da verildiği varsayılabilir. Ek olarak insanda öğrenmek ve geliştirmek mümkün tabii.

'Ruh programını’ bir kişiye yerleştirmek için çok fazla alan gerekli değildir. Bir kromozom yeterlidir. Belki de genetik kodun taşıyıcılarına yakın bir yerdedir?

Ve eğer Evren büyük bir bilgisayara benziyorsa, o zaman hepimiz onun veritabanında kalıcı olarak listelenebiliriz değil mi?

Ölüm anında, 'mesaj’ yeni bir e-postaya gönderilir. ''Hayatı Tanrı'ya geri dönme veya Tanrı'ya katılma olasılığı ile sürdürmek çok daha kolaydır'' diyor Profesör Garin. Asıl mesele, ruhun ölümsüzlüğüne olan inancın bir kişiye gerçek yaşamı tekrar etmesini veya değiştirmesini umut ettirmektir...

Derleyen & Çeviren
Mehmet Levent Ünal, Bengisu Ersoy

UYARI: İşbu blog içerisinde yer alan bilgi ve uygulama teknikleri tedavi amacı taşımamaktadır. Söz konusu bilgiler bu tekniği öğrenmek için eğitime katılan katılımcıyı bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir.Verilen bilgiler hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılmamalıdır. Tanı ve tedavi mutlaka doktor tarafından yapılması gereken ciddi bir işlemdir.
Her türlü hastalık ve benzeri tedavi gerektiren sorunlarınız için dokturunuza danışınız.