Dünya Ne Yayıyor?
25 Eylül 2024

Sayfayı ziyaret eden kişi sayısı

201


Gerçekten de, nedir? Organizmaların dışında biyolojik alanın etkilerini gözlemlerken, bu tür fenomenlerin tuhaf özelliklerinin çevredeki bazı faktörlere bağlı olduğunu fark etmemek mümkün değil. Bu faktörlerden birinin, bilimin henüz keşfetmediği, yerin derinliklerinden gelen bir tür radyasyon olduğu görülüyor. Belki de bunu, uzay yaratıyor.

Peki böyle bir varsayıma ilişkin bilgiyi veren neydi? Öncelikle genel olarak bilinen bazı gerçeklere bakalım, biyolokasyonla başlayalım. Uzun yıllar süren pratikler, biyolokasyon etkisinin dünya üzerindeki her yerde aynı özelliklere sahip olduğunu gösteriyor. Her yerde sabah ve akşam saatlerinde minimum ve maksimum (sapma) varyasyonlar vardır. Üstelik bu olgu sanki gezegenin yüzeyi boyunca zamanla yer değiştiriyor gibi. Örneğin, Moskova'da sabah varyasyonları 10 ile 11 saatleri arasında görülürken, Habarovsk'ta da aynı saatlerde, ancak yerel saatle ortaya çıkar.

Eğer Dünya'nın dönüşünü ve Güneş etrafında dolanmasını göz önüne alırsak, gizemli radyasyonun ya derinliklerinden geldiğini ya da yüzey katmanlarında başka bir gizemli kozmik radyasyonun etkisiyle ortaya çıktığını varsaymak gerekmez mi?

Burada mütevazı kozmik gözlemlerime de atıfta bulunabilirim. Öyle ki, güneş ışığında, operatörün elindeki sarkacın (ipteki ağırlık) doğrusal salınımları dairesel hale gelir, dairesel olanlar ise doğrusal olur. Ancak ay ışığı, nedense doğrusal salınımları durdurur, ancak dairesel olanlara etki etmez. Bu ve diğer bilgiler, “Biyolojik Alanın Tuhaf Tezahürleri”başlıklı makalemizde anlatılmıştır (“Kimya ve Hayat”, 1990, II).

Burada, gizemli yer radyasyonunun etkilerinin bir şekilde ortaya çıktığı diğer deneylerimizden bahsetmek istiyorum.

Biyolojik alanın maddelerin içinden geçtiği anlaşıldığında, onu zayıflatmanın yollarını aramaya başladık. Metal veya naylon örgü ile küçük dikdörtgen hücreleri (0,3-0,4 mm boyutlarında) olan bir ağın biyolojik alanın geçişini zayıflattığı veya tamamen engellediği ortaya çıktı. Beklenmedik olan ise, koruma etkisinin sadece ağı yukarıya koyduğumuzda değil, ekranın aşağıda olduğu zamanlarda da ortaya çıkmasıydı.

Biyolojik alanın, varsayılan yer radyasyonu ile etkileşimini güçlendiren malzemeleri de aradık. Demir, çelik, bakır, nikel, kalay, kurşun, bizmut, kobalt ve gümüşün yanı sıra grafit ve bazı çözeltiler test edildi. Burada aktif olanlar karbon-grafit malzemeleri ve nikeldi. Ne de olsa, bunlar Mendeleyev’in periyodik tablosunda farklı dönemlerde ve sıralarda yer alıyorlar. İkisi de biyo-şarj olmadan sarkacı dairesel hareketlerle harekete geçirir. Fakat doğrudan biyo-şarj sonrası, diğer malzemeler gibi sarkacı doğrusal şekilde sallamaya başlarlar, ancak birkaç saniye sonra dairesel hareket başlar. Demek ki, biyo-şarj ya bir şekilde emiliyor ya da dışlanıyor, çünkü kendileri sarkacı daire içinde hareket ettiriyorlar. 

Karbon ve nikel sarkaç üzerinde aynı etkiye sahip olduğundan, yalnızca nikel ile yapılan deneyleri anlatacağım. Deneyler için sıradan nikel madeni paralar oldukça uygun oldu. Herhangi bir madeni para (nedense hatıra paraları hariç) sarkaçta dairesel hareket oluşturur. Ancak, eğer aynı iki madeni parayı 10-15 cm mesafeyle yan yana koyarsanız, sarkaç hiçbirinin üzerinde çalışmaz. Aralarındaki bölgede ise sadece düz bir hat üzerinde hareket eder. Tuhaflıklar burada bitmiyor; eğer bir metal ruble ve daha küçük bir madeni para alırsanız, sarkaç ruble üzerinde dairesel hareket ederken, küçük madeni para üzerinde hareketsiz kalır. Durumu kurtarmanın bir yolu, birkaç küçük madeni parayı birleştirip toplam kütlelerinin ruble madeni parasının kütlesinin en az %90'ına ulaşmasını sağlamaktır. Yani, bir nevi değeri düşürülmüş bir ruble...

Burada, bu durumu açıklamak için aklıma başka bir şey gelmiyor, sadece biyolojik alan değil, aradığımız yer radyasyonuyla ilgili bir alan etkileşimi olduğu kanısındayım. Aksi takdirde küçük madeni paralar neden böyle davransın?

Daha da tuhaf olan, karbon ve nikelin kendilerinin hiçbir şey yaymıyor olması, fakat yer radyasyonunu bir odak haline getiren bir mercek görevi görüyor gibi davranmalarıdır.

Küçük hücreli metal ağın yanı sıra, teflon ve özellikle granüllü strafor gibi ekranlama malzemeleri oldukça iyi sonuç verdi. Ne çok yoğun ne de çok gevşek olan bu malzeme, biyolojik alanın ve gizemli yer radyasyonunun geçişine karşı geçirimsizdir. Bunu şöyle test ettik: Strafor plakanın altına bir nikel madeni para koyduğumuzda, sarkaç çalışmıyordu. Ancak, sarkacı plakanın kenarına yaklaştırdığımızda hareket etmeye başlıyordu. Buradan çıkan sonuç, yer radyasyonu akışlarının plakayı çevreleyip, belli bir yükseklikte merkezinde yeniden birleştiği olabilir mi? Adeta görünmez bir piramit veya koni oluşuyor gibi. Strafor plakasının çapı veya boyutu ne kadar büyükse, bu birleşme noktasının yüksekliği o kadar artıyor. Örneğin, 16x16 cm boyutlarındaki bir plakanın üzerinde bu noktanın yüksekliği 7 cm iken, 36 cm çapındaki bir plakanın üzerinde 13-14 cm’dir.

Bir başka ilginç özellik ise ekranlama malzemeleri üzerindeki nesnelerin, ne temasla ne de temassız olarak biyolojik enerjiyle şarj edilememesidir. Daha önce biyolojik enerjiyle şarj edilmiş nesneler ise ekran üzerine yerleştirildiğinde, özellikle strafor üzerine, hemen boşalır.

Mısır firavunu Keops’un piramidindeki gizemli olaylar, piramidin tuhaf boyutları ve kuzey-güney, doğu-batı yönlerine olan mükemmel hizası ile ilgili düşünerek, dünyanın farklı yerlerinde küçük piramit modelleri üzerinde yapılan deneyleri hatırladık ve biz de bir piramit modeli üzerinde sarkaç davranışını merak ettik.

Farklı malzemelerden yapılmış sarkaçlar, modelin tepesinde her zaman saat yönünde dairesel hareketler yapıyordu. Ancak modeli dikey eksen etrafında sadece 2-3 derece bile döndürsek, sarkaç hareketsiz kalıyordu. Yani titreşimleri yaratan model değil, başka nedenlerdir.

Peki piramidin rolü nedir? Bunu anlamak için, eşkenar üçgenler yerine aynı veya farklı malzemelerden iki eş plakalar kestik. Her çiftin bir ucunu yapışkan bantla birleştirip diğer uçlarını serbest bıraktık. Bu serbest uçları birbirinden uzaklaştırarak veya yaklaştırarak tarafların eğim açısını değiştirdik ve sarkacın çalışmasına etkisini gözlemledik.

Çok geçmeden “çadır”ın, piramit gibi kuzey-güney ve doğu-batı yönlerine tam olarak hizalanması gerektiği ortaya çıktı. Burada söz konusu olan manyetik değil, coğrafi kutuplardır.

Bütün bunlara rağmen, tek plakalar da sarkaçta dairesel hareketler oluşturuyordu, tıpkı tüm “çadır”ya da piramit gibi. Dahası, plakalar, yönlerinden bağımsız olarak 360° her açıdan etkiliydi!

Yoğun kağıttan yapılmış konilerle yapılan deneyler de ilginç sonuçlar verdi. Bu koniler, piramitler, “çadırlar” ve tek plakalar gibi sarkacın dairesel hareketlerini oluşturuyordu.

Deneyler çok başarılı olduğunda, insan şüphelenmeye başlıyor; acaba bir hata mı var ya da kendi ideomotor (bilinçaltı hareketi) etkimiz mi devrede? Sonuçların doğruluğundan emin olmak için, ünlü biyolokasyon uzmanı N.N. Soçevanov'dan bizimle deney yapmasını istedik. Hareketli bir dayanak yardımıyla plakaları “çalışır duruma”getirdiğimizde, elindeki çerçeve sürekli olarak iki tam tur (720°) dönüyordu. Plakanın eğim açısındaki küçük bir değişiklik, çerçevenin dönüş açısını keskin bir şekilde 150-200°'ye sınırlıyordu. Bazı günler, piramitler, “çadırlar” ve plakaların sarkacı normalden daha geniş eğim açılarında 20-30 dakika veya birkaç saat boyunca hareket ettirdiğini fark ettik. Bu durumu ilk kez olumsuz bir hava gününde (manyetik fırtınalar vb.) gözlemledik. Ancak daha sonra sarkacın bu tür günlerde aktifleşmesiyle ilgili net bir bağlantı doğrulanmadı. Bazen tesadüfler oluyor. Biyolokasyon pratiğinde de bu tür varyasyonlar var. Belki de aradığımız yer radyasyonu, içinde bir tür döngüsellik barındırıyor olabilir?

Gezegenin jeomanyetik alanıyla ise bunun bir ilgisi yok. Buna, kalıcı mıknatıslardan “çadırlar” yaparak ikna olduk. En şaşırtıcı olan ise, mıknatıslar dönerken temassız biyolojik şarjı kabul etmezken, hareketsizken diğer tüm malzemeler gibi şarj olmalarıdır.

Dahası, mıknatıs, bir döner disk üzerinde şarj edilen bir nesneyle birlikte yer alıyorsa veya diskten 1 ila 17 cm uzağa yerleştirilmişse, o nesnede biyolojik şarj sanki muhafaza ediliyor ve sarkaç hareketi meydana gelmiyor. Onu tekrar etkin hale getirmek için, sarkaçla 1 saniye dokunmak yeterlidir ve sarkaç dairesel hareketine başlaması gerektiği gibi devam eder.

Bu mıknatıslarla yapılan deneyler, manyetik ve biyolojik alanların doğrudan etkileşimini gösteren ilk örnekler olması bakımından bize oldukça ilginç görünüyor.

N. Adırhayev
Anti-alan ve Yasaklar Teorisi

 

Derleyen & Çeviren

Cemre ÖZKAN

Mehmet Levent ÜNAL

25/09/2024

UYARI: İşbu blog içerisinde yer alan bilgi ve uygulama teknikleri tedavi amacı taşımamaktadır. Söz konusu bilgiler bu tekniği öğrenmek için eğitime katılan katılımcıyı bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir.Verilen bilgiler hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılmamalıdır. Tanı ve tedavi mutlaka doktor tarafından yapılması gereken ciddi bir işlemdir.
Her türlü hastalık ve benzeri tedavi gerektiren sorunlarınız için dokturunuza danışınız.