Kader Sorunları
27 Haziran 2024

Sayfayı ziyaret eden kişi sayısı

726

Kader Sorunları

Kader sorusu, birçok insan için açık değildir. Kaderin temelinde yatan şey nedir? Karma mı, başka sebepler mi? Yoksa daha farklı bir şey mi? Kaderin sorularına derinlemesine nüfuz etme çabaları karma soruları aracılığıyla yapılır. Fakat bu sorular, meselenin özüne değinmez. Bir kişinin yaşam yoluna etkide bulunan sebepleri herkes anlayamaz. Bu derin anlayışlar çoğu kişi için erişilebilir değildir. Bilgi çoktur, ama öz bir tanedir. Hakikat daha derindedir. Bu nedenle, kaderin ölçüsü olan unsurları belirtmek önemlidir. Bu soruyu daha somut hale getirmek için, problemi temellendiren referans noktalarını belirlemek gerekir. Bu temel için gerekli ön koşul, takımyıldızlarınenerjilerinin bilimi olan enerjetik astrolojinin temel ilkelerinin bilinmesidir. Gezegenimiz bu enerjilerin etkileşimlerinin odak noktalarından birinde yer almaktadır. Sorunun temeli, gezegenin oluşum sürecinin, takımyıldız enerjilerinin biriktirilme süreci olarak açıklanmasında verilmiştir. Bu enerjileri astral düzlem veya duygu seviyeleri olarak bilinen ruhsal dünya seviyelerinde ele alırsak, takımyıldızların sayısız spektral enerji akışında, her enerjinin yalnızca başlangıç enerjisine en yakın olan spektrumla etkileşime girdiğini belirtmek gerekir. Bu sayısız etkileşim sonucunda, belirli parçaları tanımlamak, titreşim frekansları dışında zordur. Bu nedenle, titreşimler, bu enerjileri astral düzlemin seviyelerine bölmemizi sağlayan anahtar niteliğindedir. Böyle bir ön analiz sonucunda, her astral düzlemin seviyesinin belirli bir entegreenerjiye karşılık geldiği anlaşılacaktır. Bu enerji, spektral yoğunluğa göre birleşmiş enerjilerin toplamı olarak oluşur. Bu enerjiler, bilinç tarafından duygular aracılığıyla algılanan başlangıç maddeleri veya birincil sebeplerdir. Duygular aracılığıyla bu enerjiler davranışlarımızı, duygu etkisi altında olan bilincimizi bile kontrol eder. Bunun bir sonucu olarak,astral düzlemin tüm spektrumu, kişinin eylemlerini iyileştirme ile ilişkilendirdiği ana kadar davranış sürecini etkiler. Arınma aşamasını da içeren iyileştirme sürecinde, bilinç tarafından kontrol edilen kişinin duygu etkisinden astral düzleminden titreşimlerini ayıran bir mekanizma devreye girer ve böylece arınma sürecinde, astral düzlemin her spektral katmanı sırayla bilincin etkisinden ayrılır. Bu sürecin sonunda, zihin duygular üzerinde kontrol sağlar. Duygu kavramının daha açık bir şekilde ifade edilmesi için daha ayrıntılı olarak açıklamak gerekir, o zaman kişisel gelişim süreçleri daha anlaşılır hale gelecektir.

İçsel deneyimlerin ilk türü, insanın iç yapısına özgü olan duygulardır, yani insanın belirli bir çevredeki örneğin fiziksel düzlemdeki varoluşuyla ilgili duygulardır. Bu duygu grubuna ayrıca vücudun fizyolojik faaliyetlerine katkıda bulunan duygular da dahildir. Birinci tip duygular grubunda, belirli bir zaman diliminde belirli bir organizma için optimal olan, belirli bir sırayla rolünü yerine getirme yeteneği olan içsel düzen vardır. Bu grup duygular arasında açlık, uyku isteği, uyanıklık, hareket ve dinlenme, susuzluk gibi duygular yer alır. Bu grup,vücudun işlevselliğini düzenleyen duygulara aittir. Bu duygular kontrol edilebilir, geliştirilebilir ve güçlendirilebilir. Hayati öneme sahiptirler. Bu duygular olmadan, vücut var olamaz ve çevresel etkilere karşı direnemez. Bu tür duygular, insanın temelini oluşturur. Bu nedenle, onlara öncelik verilmelidir. Onları bir çocuk gibi beslemek, korumak, şımartmak, tat ve koku, işitme ve görme gibi duyuları geliştirerek beş duyu organının duyusal yeteneklerini artırmak gerekir. Fakat bu eylemleri akıllıca gerçekleştirmek ve içsel duyguların zihin üzerinde güçlü bir etkiye sahip olmasına izin vermemek gerekir. Duyguların zihin üzerindeki etkisi ve bunun tersi arasındaki en uyumlu denge, makul bir uzlaşmadır, yani ne bir tarafın ne de diğer tarafın baskısı olmamalıdır.

İkinci tip duygular, çevresel etkilerin bir unsuru olan diğer duygulardır. Bu duygular, içsel deneyim sürecinde ortaya çıkar. Bu duygular, astral düzlemin nedenidir. Hem yaşayandünyanın astral enerjilerinin hem de kozmik enerjilerin etkisi sonucu ortaya çıkarlar. Bu, en geniş duygu aralığıdır ve dışarıdan gelen çok çeşitli titreşim spektrumlarıyla ilgilidir. Zihnin bunları anlaması kolay değildir. Deneyim yoluyla,etkilerinin ve onlara verilen tepkilerin düşünülmesiyle ve bu sürecin analiz edilmesiyle anlaşılabilirler. Bundan şu sonuç çıkıyor ki,  duyguları yalnızca analize yatkın bir zihin görebilir.
 

Derleyen & Çeviren

Cemre ÖZKAN

Mehmet Levent ÜNAL

UYARI: İşbu blog içerisinde yer alan bilgi ve uygulama teknikleri tedavi amacı taşımamaktadır. Söz konusu bilgiler bu tekniği öğrenmek için eğitime katılan katılımcıyı bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir.Verilen bilgiler hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılmamalıdır. Tanı ve tedavi mutlaka doktor tarafından yapılması gereken ciddi bir işlemdir.
Her türlü hastalık ve benzeri tedavi gerektiren sorunlarınız için dokturunuza danışınız.