Karmik Bağ
13 Ocak 2023
Sesli dinlemek için tıklayın

Sayfayı ziyaret eden kişi sayısı

9621

Manevi nedenlerin faaliyet gösterdiği iç düzlemlerde oluşan bağlayıcı düğümler, düzlemde ortaya çıkan ve fiziksel hisler yoluyla idrak edilen karşılıklı dürtülerin sonuçlarından açıkça ayrılmaktadır. Bu bağların en yaygını karmik bağ olarak bilinir.

Karmik terimi kolaylık olması adına daha önceki hayatlarda harekete geçirilen hem iyi hem kötü güçlerden bahsederken kullanılır. İngilizce’de bu terimin tam çevirisi bulunmamaktadır. Bu terime anlamca en yakın gelen kelime “Kader” kelimesidir.

Ezoterizm, ruhları birbirlerine yönlendiren ve onları ortak bir kaderde birleştiren bu bağları ikiye ayırmıştır. 

Ruhlar arasındaki karmik bağ, önceki yaşamlarında deneyimledikleri çekimler ile köklenir. Bu çekim bireyselleştirilmiş varlığın herhangi altı düzleminden birinde ortaya çıkabilir ve bu düzlemin karakterine sahip olabilir. Birinci veya fiziksel düzlemde ortaya çıkan çekimler fizik çalışmalarının sıradan bir konusudur. 

Yoğun maddenin alt kürelerinde yerçekimi, kılcal çekim, soğurma ve benzeri süreçler meydana gelir. Manyetik çekim, kimyasal bileşikler vb. dünyamızın eterik alt kürelerinde kendini gösterir. Duygusal çekim, kendisini içgüdüsel dürtülerde gösterdiği ikinci düzlemden daha düşük bir yerde ortaya çıkmaz, dolayısıyla sadece basit fiziksel yakınlık ile hiçbir bağ kurulmaz ve herhangi bir bağ kurulmadan önce duygusal bir etki ve buna bağlı olarak tepki meydana gelmelidir.

Tepki bütün bağın özüdür.  Bir insanın başka biriyle iletişim kurarken bir takım duygular hissetmesi henüz bir bağın oluşmasını sağlamaz. Bağ ancak duyguların nesnesi bizzat bu duygulara tepki verirse oluşabilir, çünkü bu durumda bir başkasından yayılan kuvveti doğasına alır ve böylece eterik olsa bile tözün sürekliliğini yaratır. Hem kara hem de beyaz pratik okültizmin uğraşlarının büyük bir kısmı bu elle tutulamayan iplik boyunca gerçekleştirilir. Eğer bir insan bir diğerini seviyorsa ve bu sevgi karşılıklıysa o zaman bir bağ oluşur. Eğer bir insan bir başkasını seviyorsa ama buna karşılık olarak sadece nefretle, küçümsenmeyle, tiksintiyle veya herhangi bir nezaketsizlikle karşılaşıyorsa o durumda da bağ oluşur ve o yaşamın sonuna kadar bu ikili ilişkiler birbirine bağladıkları kişilerin hayatlarını hissedilen duyguların gücüyle doğrudan orantılı olarak etkileyecektir. 

Ancak mutlak kayıtsızlık bir bağ oluşmasının önüne geçebilir. Herhangi bir duygusal tepki kaçınılmaz olarak bir bağın oluşmasına yol açar. İkinci düzlemde içgüdülerin veya üçüncü düzlemde duyguların devreye girip girmemesinden bağımsız olarak, iletişimin öğretmen ve öğrenci arasında mı, akıl düzleminde öğrenciler arasında mı yoksa altıncı düzlemde rahip, ruhani öğretmen veya din kardeşi arasında mı olduğuna bakılmadan bir eylem ve herhangi bir düzlemde ona verilen tepki bir bağın oluşmasına yol açar. Eylemin ve verilen tepkinin hangi düzlemde gerçekleştiğinden bağımsız olarak etkileşimde bulunan iki insan arasında her durumda bir bağ oluşur. Oluşan bu bağ daha yakın ilişkilerin oluşmasına el verebilir veya kısa sürede katılımcıları tarafından unutulacak geçici bir temas olabilir. Mevcut temasla ilgili duygusal hafıza korunduğu sürece bağ da korunur.

Eğer belli bir kişiyle olan ilişkilerinde bazı duygular ölüm anında kaybolmazsa, ölümden sonraki soyut durumda bu duyguları tatmin etme yolu bulunamaz ve duygular, insanın bir sonraki yaşamında nesnel varlığın yenilenmesiyle tekrar ifade fırsatı bulana kadar birikmeye devam eder. İşte Karmik Bağı oluşturan da çözümlenememiş olan bu duygulardır.  Dünya'nın dönüşü onun zamanına kalan vakti sayarken yüzlerce yıl kendi vaktini bekler, daha sonra önceden onu ortaya çıkaran aynı nesneler yeniden meydana çıktığında henüz harcanmamış bir güçle tepki verir.

İşte ani “ilk görüşte aşk” patlamaları ve “ruh eşleri” tarafından hissedilen anlayış ve yakınlık da buradan geliyor. 

Karmik Bağın gücü her yenilenmeyle artar, bir ırkın gelişiminin şafağında basit bir bedensel çekim olarak doğsa bile evrim sürecinde bedenler birbiri ardına fonksiyon kazanmaya başlar ve bu bağ, büyük ruhsal birleşme gerçekleşene kadar bir bedenden diğerine geçmeye devam edecektir.  Fakat eğer bir çiftin bedenleri eş zamanlı olarak gelişemiyorsa, o zaman güçlü bağlantı sadece alt düzlemlerde var olacak ve eşi olmayan daha gelişmiş bireyin yüksek özü tatminsiz kalacaktır.

 Böyle bir durum tehlikeler ve ıstıraplarla doludur ve çoğu zaman, tarih boyunca uygarlığın kontrol etme niyetinde olduğu bu ilkel güçlerin varlığına şahit olan trajik tutkuların ve suçların nedeni olarak hizmet eder.

Fakat karmik bağ, ancak insan doğasının bütün gücü muazzam duygu derinliğine sahip tek bir nesnede yoğunlaştığı zaman büyük bir güç elde eder, eğer trajik koşullar duyguları engellemezse bu durum nadiren gerçekleşir.

Her şeyi tüketen tutkunun uykusu genellikle derindir, ancak dış koşullar veya ölüm sevenleri ayırır ayırmaz, tamamlanmamış aşk, üçüncü düzlemde dünyevi bedenin ölümünden uzun süre etkilenmeyen bir bağ şeklinde kalır. Eğer ayrılığın nedeni ölüm ise ve hayatta kalan kişi, çoğu zaman olduğu gibi bir rüyada veya telepatik temas yoluyla, en azından bir an için bile üçüncü varoluş düzleminin varlığını fark ederse, o zaman üçüncü düzlemde korunan bağ yine iki ruhu bir araya getirecektir.

Bu ölülerle iletişim kurmanın asıl yoludur, yani bilincin onların varlığını fark edene kadar uyarılması. (Eğer bir medyum yardımıyla onlara bizim dünyevi varoluşumuz hakkında bilgi vermiyorsak.). Bir medyumun yardımına ancak eğer ruh Dünya’ya yakından bağlıysa ve kendi Düzlemine geçemiyorsa başvurulmalıdır, bu da sadece ruha özgürlüğünü vermek için yapılmalıdır. 

Üçüncü düzlem, manevi edebiyatta “Cennet” olarak adlandırılan varoluş düzlemidir. Ancak bedeni terk eden ruh bu duruma ulaşmadan önce “araf’’ olarak bilinden ikinci düzlemde var olma aşamasından geçmelidir. Burada öznel bilinç tarafından hissedilen ıstırap şeklinde, herhangi bir zamanda yapılan kötülüklerin bedeli ödenir ve bu yolla kaderin dengesi yeniden kurulur.

Ruh, fiziksel bedenin fani kucağından kurtulduğu anda, zor sezilen tüm güçler giderek daha somut hale gelir ve yeni gelen ruh, tüm borçları ödeninceye kadar kendi varlık düzleminin sınırlarını geçemese de, bu yolda kendisini geride bırakan ikinci ruh eğer yeterince gelişmişse, onunla kısa bir süreliğine telepatik temas kurabilir ve bu yolla ölümlü yolun en zor kısmında ona yardım edebilir ve teselli verebilir.

Yeni gelen ruh araftan yükseldiği an cennete girer ve burada eşiyle aynı düzlemde bulunur. Varlığın çeşitli aşamalarının önünde artık hiçbir engel yoktur, çünkü sevgi bağları tam güç kazanarak, onları bir araya getiriyordur. 

Ve artık bir sonraki yaşamlarına kadar verilen sürenin geri kalanını birlikte geçirebilirler. Aralarında bulunan bağ onların bir sonraki yaşamlarının aynı zamanda ve benzer koşullar atında gerçekleşmesini sağlayabilir ve daha sonra karşılaştıklarında o aynı ani bilinçaltı hafıza patlaması yaşanır. Bu, felsefesi tek bir düzlemde tek bir yaşamın sınırlarını aşmayanlar için anlaşılmaz, ancak ezoterik doktrinlerle kolayca açıklanabilir.

Eğer iki ruh her yaşamlarında aynı şekilde birbirlerine çekiliyorlarsa ve her yaşamlarında diğer tüm heyecanlara karşı çıkarak birbirlerini seviyor ve birbirlerine yardım ediyorlarsa bu şekilde oluşan bağ çok kuvvetli bir güce sahip olur, fakat bu durum nadiren gerçekleşir. Bizi kurulan bağlantıların İkinci düzlemi aşmadığı, insan ırkının ilk zamanlarında olduğu o çağlara geri götürmesi için yaşamlar arasında uzun süre olan çok sayıda enkarnasyona gerek yoktur. İyi bilindiği gibi düşük seviyeli bağlantılar hem kolayca oluşur hem de aynı derece kolayca koparlar, bu yüzden ruh bir yaşam boyunca birbirine benzer birçok bağ kurabilir, özellikle de çok eşliliğin yaygın olduğu uygarlıklarda. 

Bu tür bağlantıların hepsi çekici etki yaratabilir, bu etkinin gücü, bağlantının oluştuğu düzlemdeki yoğunluğuna orantılıdır, bu yüzden benzer bir bağlantı kuran ruh, kurduğu bağlar tarafından farklı yönlere çekilecektir. Şimdi de ruhun evrim sürecinde, bazen bir erkeğin vücudunda, bazen bir kadının vücudunda ilerlemesine bakalım. İnsan evriminin erken aşamalarında bağlantı yalnızca içgüdülerin sesine yanıt olarak oluşurdu, aynı hayvanlarda olduğu gibi.

O zaman sadece iki beden dahildi, bu bağlantının gerçekleşmesine aracı olan fiziksel beden ve onu bağlantıya itekleyen ikinci düzlemin istek bedeni. Fiziksel Düzlemde birleşme aynı türden uygun yaşa ulaşmış herhangi iki karşı cins mensubu arasında gerçekleşebilir, ancak tüm duygulardan uzak olan bu bağlantı hiç iz bırakmaz. İkinci düzlem bağlantıları karşılıklı arzunun uyanmasıyla oluşur ve böyle bir deneyim ruhu aynı derecede şekillendirir. Bu nedenle, bir zamanlar tüm zevklerini paylaştığı biriyle tekrar karşılaşınca yeni bir tutku patlamasına karşılık vermeye hazır olacaktır.

Bu aynı zamanda, zaman zaman erkekleri ve kadınları çılgına çeviren ve geride pişmanlıktan başka bir şey bırakmayan inanılmaz şehvetli sarhoşluklar için de geçerlidir. Ancak ikinci düzlemin dürtüleri, kontrolü önemli ölçüde irade gerektiren şiddetli bir tutku patlamasına neden olabilse de, bu tutkular yine de kısa ömürlüdür. Ancak yalnızca ruhun gelişim düzeyi ona üçüncü planda bağlantı yeteneği kazandırdığında, duyu organlarının ötesine geçen ve kişinin karakterini etkileyebilen bir bağ oluşur. Ancak burada bile yaşam boyunca birkaç bağlantı gerçekleşmesi mümkündür.

Ezoterizm, ruhların çiftler halinde yaratıldığını hiçbir şekilde iddia etmez, sadece bu tür birliklerin birçok yaşam sırasında şekillendiğini öğretir.

Ayrıca, ruh hala ilkel gelişim evresindeyken onu ne kadar çok iniş çıkışın beklediği önceki bölümlerden bellidir. Ruhun içgüdüler tarafından uyandırılıp kurduğu bütün bu kısa süreli bağlantılar birbirleriyle çatışma içindedir ve uzun süreli bir bağlantının veya birçok yaşam boyunca sadakatin korunması ile ulaşılan, basitçe “ruh eşi” olarak bilinen bağlantının kurulmasını önler. 

Eğer iki ruh birbirlerini dış etkilerden uzak tutabilecek kadar birbirlerine bağlıysa o zaman (eğer aralarındaki fark çok büyük değilse) evrim sürecinde kademeli olarak hayata gelerek bütün yeni bedenler yüksek düzlemlerde evlenecek ve en sonunda nadiren meydana gelen uyum ve karşılıklı anlayış ile gerçekleştirilen o harika bağlantıyı kuracaklardır.

Eğer farklı manevi tipe sahip iki birey bir çift oluşturursa bu durumda trajediden kaçınmak mümkün değildir, çünkü zaman içinde doğaları yüksek düzene göre çalışmaya başlayacak ve ideallerinin farklılıkları yüzünden onları ayıracaktır. Kökleri geçmişin ezoterik bilgisine derinden dayanan Katoliklik veya Yahudilik gibi eski inançlar bunu bilir ve bu nedenle diğer inançlarla evlilikleri yasaklarlar.

Önceki sayfalarda anlatılanlardan yola çıkarak genellikle gençliğin budalalıkları olarak adlandırılan anlamsız ve dağınık ilişkilerin tehlikesinin ne olduğu açıktır. Bu tür bağlantılar, kurması dağıtmasından daha kolay olan bağları şekillendiriyor ve böylece ondan sonra gelecek olan yaşamlarındaki ruhu için bir tuzak kuruyor aslında. 

Pratik Okültizmi çok iyi bilen ilkel halklar arasında dünyadaki en güçlü biçimlerinden biri olan cinsel büyüye büyük önem verilir ve dünyanın birçok yerinde afrodizyak kullanımına ek olarak, gerçek okült yöntemler hakkında derin bir geleneksel bilgi vardır.

Derleyen & Yayımlayan
Mehmet Levent Ünal, Bengisu Ersoy

Çeviren
Nisa Melis Öğüt

UYARI: İşbu blog içerisinde yer alan bilgi ve uygulama teknikleri tedavi amacı taşımamaktadır. Söz konusu bilgiler bu tekniği öğrenmek için eğitime katılan katılımcıyı bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir.Verilen bilgiler hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılmamalıdır. Tanı ve tedavi mutlaka doktor tarafından yapılması gereken ciddi bir işlemdir.
Her türlü hastalık ve benzeri tedavi gerektiren sorunlarınız için dokturunuza danışınız.